Özellikle son yüzyılda toplumda meydana gelen krizlerin
kurtarıcısı olarak batılılasmayı, batı hayranlıgını bas sıraya
koyabiliriz. Sosyolojik olayların tahlilinde güçsüz toplumların,
kendilerinden daha güçlü ve ileri olan toplumları her yönüyle
taklit ettikleri görülmüstür. Tarih dikkatli bir sekilde
incelendiginde, bunun hep böyle devam ettigi ve devam
edecegi gözden kaçmayan bir gerçek olarak karsımızda
durmaktadır.
Bugün toplum olarak giyim kusamı, yemesi içmesi, ev
düzeni, egitim tarzı, mimarisi, vb. batıdan ayırt edilemeyen bir
toplum ile karsı karsıyayız. Kendi kültüründen bihaber, gelenek
ve yasam tarzından uzak, tarihinden hiçbir iz tasımayan,
inançlarını hor gören bu toplum, yeniden dirilecegi, ayaga
kalkacagı asli unsurlarını yitirmistir. Yalnızca gününü gün
etmeye bakan, is yeri, mutfak ve lavabo üçgeninde bir hortum
görevi gören bu kalabalık yıgın, batı hayranlıgının kurbanı
olmustur. Asıgına bakarken gözleri kamasmıs, gerçekleri
göremeyecek kadar körlesmistir. Özne olmaktan uzaklasarak
nesnelesmis, asagı bir konuma düsmüstür. Etken degil edilgen,
etkileyen degil etkilenen olmustur. Sorgulamayan,
düsünmeyen, analiz edemeyen, hedef ve amaçlardan yoksun bir
kalabalık…
Toplumun yeniden ihya ve insası; tüm yönleriyle batıyı
taklit etmekten uzaklasıp, kendi tarihsel miraslarına sahip
çıkmasıyla ancak gerçeklesebilir. Kendi inanç, kültür, gelenek
ve yasam tarzını batının fen ve teknolojisiyle birlestirebilen bir
toplum artık nesne olmaktan çıkıp özne, edilgen olmaktan
etken olmaya dogru yol alabilir
kurtarıcısı olarak batılılasmayı, batı hayranlıgını bas sıraya
koyabiliriz. Sosyolojik olayların tahlilinde güçsüz toplumların,
kendilerinden daha güçlü ve ileri olan toplumları her yönüyle
taklit ettikleri görülmüstür. Tarih dikkatli bir sekilde
incelendiginde, bunun hep böyle devam ettigi ve devam
edecegi gözden kaçmayan bir gerçek olarak karsımızda
durmaktadır.
Bugün toplum olarak giyim kusamı, yemesi içmesi, ev
düzeni, egitim tarzı, mimarisi, vb. batıdan ayırt edilemeyen bir
toplum ile karsı karsıyayız. Kendi kültüründen bihaber, gelenek
ve yasam tarzından uzak, tarihinden hiçbir iz tasımayan,
inançlarını hor gören bu toplum, yeniden dirilecegi, ayaga
kalkacagı asli unsurlarını yitirmistir. Yalnızca gününü gün
etmeye bakan, is yeri, mutfak ve lavabo üçgeninde bir hortum
görevi gören bu kalabalık yıgın, batı hayranlıgının kurbanı
olmustur. Asıgına bakarken gözleri kamasmıs, gerçekleri
göremeyecek kadar körlesmistir. Özne olmaktan uzaklasarak
nesnelesmis, asagı bir konuma düsmüstür. Etken degil edilgen,
etkileyen degil etkilenen olmustur. Sorgulamayan,
düsünmeyen, analiz edemeyen, hedef ve amaçlardan yoksun bir
kalabalık…
Toplumun yeniden ihya ve insası; tüm yönleriyle batıyı
taklit etmekten uzaklasıp, kendi tarihsel miraslarına sahip
çıkmasıyla ancak gerçeklesebilir. Kendi inanç, kültür, gelenek
ve yasam tarzını batının fen ve teknolojisiyle birlestirebilen bir
toplum artık nesne olmaktan çıkıp özne, edilgen olmaktan
etken olmaya dogru yol alabilir