Akıl, vicdan, merhamet gibi değerler insanı diğer canlılardan ayırt eden özelliklerdir. Bu değerler insana hakim olmadığında ve kişi tarafından iyi kullanılmadığında çok şey kaybedilmiş demektir. Yaşadığımız kaosların, felaketlerin, zulümlerin ve tüm haksızlıkların temelinde hiç kuşkusuz akıl, vicdan, merhamet duygularının örselenmesi ve akıl tutulması var. Canlılar aleminde fıtratı gereği bir tek insana düşünme, anlama, algılama, tanıma, yargılama, kavrama, tasarlama gücü ve yetisi akıl olarak verilmiştir. İnsan bu yetilerini gereği kadar kullanmıyorsa, kullanamıyorsa bütün değerlerini bir kez daha ciddi anlamda gözden geçirmesi ve sorgulaması gerekir. Yaşama anlam kazandıran, insani değerleri ön plana çıkaran ahlaki değerler, sosyal değerler, manevi değerler resmin bütününü sağlayan olmazsa olmazlardır. Merhamet: Ahlaki, dini, toplumsal içeriğe sahip, yardım severlik, acıma, esirgeme iyilik duygusunun kişi tarafından özümsenerek, içselleştirmektir. Vicdan; insanın görgü ve bilgilerinden kaynaklanan, kişiyi eylemleri doğrultusunda yargılayarak, hesap sorarak hüküm veren, hata ve doğrularını bildiren, insana iyiyi ve kötüyü gösteren, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiren, insanın bütün duygu ve düşüncelerini, bu duygu ve düşüncelerdeki maksat ve niyetleri izleyen yargılayıp sorumluluğu takdir eden gerçek ve tek ahlak hocasıdır. Vicdan, insanın kendi kendine verdiği karaları bir anlamda denetleme ölçütüdür. Yapmış olduğumuz eylemde kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargılamaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, doğrumu yanlışmış mı ikileminde kaldığımızda “doğru” veya “yanlış” diyen/diyebilen iç sesimizdir. İkilemde kaldığımızda en doğru kararı verebilmek için yüreğimizin sesini dinleriz. Çünkü o bizi hiç yanıltmaz. Vicdan olgusu yüzeysel bir şey değildir; ruhumuzun derinliklerinde hissederiz. Adeta içimize işlemiştir. Vicdanın sesi her daim doğrudan yana çalışır. İçimizde doğruları, yapılması gerekenleri gösteren çizelgenin dışına çıktığımızda –vicdan- annemizin, babamızın, toplumun ortak sesi olarak işlemeye başlar. Ve kötülük yapmamak, iyiliğe yönelmek… Doğruluğa, hak yola çağıran bir iç sestir, vicdan. İnsanlar, yaşama dair davranışlarını akıllarıyla tasarlayarak ve merhamet ve vicdanlarıyla şekillendirerek hayata tutunurlar. Akıl, vicdan ve merhamet gibi değerlerden uzaklaştıkça insanlıktan da uzaklaşmış olurlar. Nasıl ki adalet ile zulüm bir yerde barınmaz ise vicdanın olmadığı yerde de merhamet olmaz. Akıl, vicdan, merhamet, adalet içinde yaşamış olduğumuz sosyal hayatın dengesi ve sigortasıdır. Toplum olarak birlikte yaşamanın temel direğidir. Toplumda kaosun oluşmasında akıl, vicdan, adalet duygusunun tahrip edilmesi zemin oluşturur. Akılla sağlanan dirliğin, birliğin ve düzenin devamlılığı, kalıcılığı vicdan ve izan sahibi insanların mevcudu korumada göstermiş olduğu hassasiyetleridir. Bu değer yargılarını muhafaza eden toplumlarda aidiyet duygusu gelişir… Adaletin egemen olduğu toplumlarda sevgi, hoşgörü, kucaklaşma ve bütünleşme tesis edilir. İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu? Ama, olmaz olsun. Bu dörtlükte Özdemir Asaf insan ve adaleti ne güzel betimlemiş Toplumsallaşma sürecinde, insan fıtratına uygun olarak çocuk yaşta gelişme gösteren sevgi, saygı gibi değerler çocukta toplumsal bilincin, vicdanın temelini oluşturur. Çocuk ahlaksal değerleri bu vesileyle kazanır ve özümser. Sosyal davranışlarını korkarak, çekinerek değil, doğruluğuna inanarak, benimseyerek yapar. Merhamet ve vicdanın olduğu her yerde barış, huzur ve kardeşlik vardır. “Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.”
İnsan olmanın değerlerinden olan adalet, vicdan ve merhamet duyguları insanı geliştirir, olgunlaştırır. Benciliği yok eder, ben değil biz olur, şiddeti ve kabalığı giderir, insanları daha “sorumlu” yapar…
Doğru, dürüst, ilkeli, inançlı bir hayatı şiar edinmiş insan yaşama karşı cesur ve merhametlidir, bencil değildir. Bu güzel hasletlere rağmen halen vicdanınız suskunsa, hiçbir tepki vermiyorsa, merhametiniz sizi çoktan terk etmiştir. Platon’un deyişiyle “Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol.”
İnsan olmanın değerlerinden olan adalet, vicdan ve merhamet duyguları insanı geliştirir, olgunlaştırır. Benciliği yok eder, ben değil biz olur, şiddeti ve kabalığı giderir, insanları daha “sorumlu” yapar…
Doğru, dürüst, ilkeli, inançlı bir hayatı şiar edinmiş insan yaşama karşı cesur ve merhametlidir, bencil değildir. Bu güzel hasletlere rağmen halen vicdanınız suskunsa, hiçbir tepki vermiyorsa, merhametiniz sizi çoktan terk etmiştir. Platon’un deyişiyle “Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol.”