ABD’den Suudi Arabistan’a Savaş Uçağı YağmuruOrtadoğu’da Sessiz Fırtına: Askeri Denge Yeniden Mi Kuruluyor?
Ortadoğu’da sıcak rüzgârlar esiyor. Haziran ayının ortasında başlayan ve günbegün yoğunlaşan askeri hareketlilik, sadece bölgeyi değil, dünya kamuoyunu da yakından ilgilendiriyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Suudi Arabistan topraklarına çok sayıda savaş jeti, tanker uçağı ve dev nakliye filosu gönderdi. Hareketliliğin merkezinde, ülkenin doğusundaki Prens Sultan Hava Üssü yer alıyor.
İddialar güçlü, görüntüler net: Uydu fotoğraflarına ve açık kaynaklı verilere göre ABD, Suudi Arabistan’a 40’tan fazla F-16 savaş uçağı, en az 20 KC-135 tanker uçağı, 10 C-130 Hercules nakliye uçağı ve en az iki adet C-5M Super Galaxy gibi ağır taşıma kapasitesine sahip stratejik uçak konuşlandırdı.Bu Ne Anlama Geliyor?
Bu tür bir askeri sevkiyat, her zaman sadece “hareket” değildir. Çünkü savaş uçakları, tankerler, kargo uçakları ve üs içi altyapı birlikte geldiğinde, “geçici tatbikat”tan çok daha fazlası söz konusu olur. Şu an Prens Sultan Hava Üssü’nde yaşananlar da bunu gösteriyor.C-5M Super Galaxy gibi uçaklar, zırhlı araçlar, radar sistemleri ve hatta füze savunma bileşenlerini taşıyabilecek kapasitede. Yani mesele yalnızca Savaş uçakları değil, bütünlüklü bir askeri yığınak.Bu da bize şunu düşündürüyor: ABD sadece caydırıcılık değil, gerektiğinde sahaya hızlı müdahale imkânı yaratmaya çalışıyor.ABD Tarafı Ne Diyor?
ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, bu sevkiyatın “savunma amaçlı” olduğunu belirtiyor. Gerekçe olarak şunlar sıralanıyor:İran’ın bölgedeki etkisinin artması,
Yemen, Lübnan ve Irak üzerinden yürüyen vekil çatışmalar,
İsrail’e yönelik tehditlerin büyümesi,
Ve genel olarak Körfez ülkelerinin “hava güvenliği” ihtiyacı.ABD açıklamalarında özellikle İran tehdidini merkeze koyuyor. Ancak uzmanlar, bu ölçekteki yığınağın sadece İran’dan çekinilen saldırılarla açıklanamayacağını düşünüyor.Zamanlama Manidar mı?
Sevkiyatın yoğunlaştığı tarih, dikkat çekici: 20–21 Haziran tarihlerinde Prens Sultan Üssü’ne ardı ardına uçaklar indi. Bu tarihler, İsrail–Hizbullah geriliminin yükseldiği ve İran’ın nükleer programında yeni gelişmelerin yaşandığı bir döneme denk geliyor.Ayrıca ABD’nin Kasım 2024’te yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde dış politikada “sert duruş” gösterme arayışında olduğu da unutulmamalı.ABDULVAHİT GÜRASLAN
Ortadoğu’da sıcak rüzgârlar esiyor. Haziran ayının ortasında başlayan ve günbegün yoğunlaşan askeri hareketlilik, sadece bölgeyi değil, dünya kamuoyunu da yakından ilgilendiriyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Suudi Arabistan topraklarına çok sayıda savaş jeti, tanker uçağı ve dev nakliye filosu gönderdi. Hareketliliğin merkezinde, ülkenin doğusundaki Prens Sultan Hava Üssü yer alıyor.

Bu tür bir askeri sevkiyat, her zaman sadece “hareket” değildir. Çünkü savaş uçakları, tankerler, kargo uçakları ve üs içi altyapı birlikte geldiğinde, “geçici tatbikat”tan çok daha fazlası söz konusu olur. Şu an Prens Sultan Hava Üssü’nde yaşananlar da bunu gösteriyor.C-5M Super Galaxy gibi uçaklar, zırhlı araçlar, radar sistemleri ve hatta füze savunma bileşenlerini taşıyabilecek kapasitede. Yani mesele yalnızca Savaş uçakları değil, bütünlüklü bir askeri yığınak.Bu da bize şunu düşündürüyor: ABD sadece caydırıcılık değil, gerektiğinde sahaya hızlı müdahale imkânı yaratmaya çalışıyor.ABD Tarafı Ne Diyor?
ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, bu sevkiyatın “savunma amaçlı” olduğunu belirtiyor. Gerekçe olarak şunlar sıralanıyor:İran’ın bölgedeki etkisinin artması,
Yemen, Lübnan ve Irak üzerinden yürüyen vekil çatışmalar,
İsrail’e yönelik tehditlerin büyümesi,
Ve genel olarak Körfez ülkelerinin “hava güvenliği” ihtiyacı.ABD açıklamalarında özellikle İran tehdidini merkeze koyuyor. Ancak uzmanlar, bu ölçekteki yığınağın sadece İran’dan çekinilen saldırılarla açıklanamayacağını düşünüyor.Zamanlama Manidar mı?
Sevkiyatın yoğunlaştığı tarih, dikkat çekici: 20–21 Haziran tarihlerinde Prens Sultan Üssü’ne ardı ardına uçaklar indi. Bu tarihler, İsrail–Hizbullah geriliminin yükseldiği ve İran’ın nükleer programında yeni gelişmelerin yaşandığı bir döneme denk geliyor.Ayrıca ABD’nin Kasım 2024’te yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde dış politikada “sert duruş” gösterme arayışında olduğu da unutulmamalı.ABDULVAHİT GÜRASLAN